“1948 yılında kızına Şiir
adını koyan edebiyat öğretmeni annem Adalet Erkök’ün anısına…” kitabın
ithafı, yazarın hayatını özetlemeye yetecek bir cümle gibi. Annesi edebiyatın
en anlamlı dalıyla isimlendirmiş kızını ve Yılmaz’ın hangi mesleği seçerse
seçsin edebiyat dünyasıyla göbek bağını kesmesine izin vermemiş.
Şiir Erkök Yılmaz başarılı bir öykü yazarı. 1970lerde
öyküleri yayımlamaya başlayan yazar döneminin farklı ve yenilikçi üslubunu ince
ince işlemiş öykülerine. YKY’nin toplu olarak bastığı öyküleri Eşekarısı,
yazarın edebiyat serüvenine şahitlik ediyor. Beş kitabı bir arada sunuyor
yayınevi okura. Bu ‘toplu eser basımı’ bazen olumsuz eleştirilere maruz kalsa
da, bir yazarı tanımada, ona istediği anda ulaşmada ve müellifin değişim
ve/veya gelişimini görmede bulunmaz bir nimet oluyor.
Kadın yazarlara karşı her zaman tartışılmaz bir önyargı
vardır bütün dünyada. Kadının eksikliklerinde, duygusallığından, gereksiz
ayrıntılara takılmasından yakınılır. Bütün bu noksanlıklar Şiir Erkök
Yılmaz’ın hamarat zihniyle tadından yenmez öykülere dönüşmüş. Kadını anlatan
erkek veya erkeği anlatan kadın yazar birçok yerde sıkıntı yaşar; lâkin
Yılmaz’da bu gibi aksamalar görünmüyor. Delikanlı
öyküsündeki dolmuş şoförü tam da erkektir. Hiçbir efemine yanı yoktur. Bu mühim
bir maharet. Zira yazarlar genellikle hemcinslerini anlatmaktan keyif duyar ve
karşı cins uzak ve zor gelir.
Şiir Erkök Yılmaz öyküsü aynı zamanda sinematografik bakış
açısıyla kaleme alınmış. Diyaloglar ve sahneler zihinde hareketleniyor. Bir Ölünün Ardından isimli öyküdeki ara
sesler, arka fona yazılmış cümleler hem öykü tekniği açısından hem okur
perspektifinden hiperaktif bir sürecin işlemesine vesile oluyor. Hep Aynı Çukurda, Oyun, El/1/2… gibi
öyküler de yine Yılmaz’ın ‘kurgu’ ekseninde denediği yeni bir hikâye yazımı.
Bir nevi sinema-öykü okuyoruz.
İç konuşmalar ya da kendi kendine söylenmeler öykülerde
başarıyla kullanılmış. Düşündüğümüzde her an kendi kendimizle konuşma
halindeyizdir; fakat bunu yazıya dökmek pek de kolay değildir. Ses kaydımızı
duyduğumuzda nasıl kulağımıza yabancı geliyorsa, kendimizle gerçekleştirdiğimiz
söylenceler de kâğıda geçince başkasının çocuğuymuş izlenimi verir. Bu
yadırgamayla baş edip öykü yazmak zor iş oysa gerek.
İroni ve alay yazarın akademik kafasıyla yerli yerinde
yapılmış. Hiçbir abartı ve sahtelik yok. Yurdum insanını iyi gözlemiş Şiir
Erkök Yılmaz. Halen üniversitede ders veren yazar, öykülerinde hocalık
taslamıyor. Mahallemizden bir komşu gibi akşama kadar şahit olduğu olayları
anlatıyor, büyük keyifle.
70li yıllarda öykü yazan Tomris Uyar, Rasim Özdenören, Bilge
Karasu, Ferit Edgü gibi yazarlara göre Füruzan’ın öykü anlayışına daha yakın;
anlaşılır, vehimlerden uzak, daha güneşli bir dili var.
Şiir Erkök Yılmaz’la daha tanışmamış okurlar için Eşekarısı
(Toplu Öyküler) iyi bir fırsat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder